26 Şubat 2010 Cuma

Filmmor / Kadınlar İçin Kadınlar İle




Kadın, bir gölge olmaktan çıkıp, 8. Kez
beyaz perdede boy gösteriyor

Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali, kadınlar ile kadınlar için sinema yapmak, üretmek ve düşlemek amacıyla 2003 yılından beri sinema ve medyada olduğu gibi hemen hemen her alanda cinsiyetçiliğin , şiddet ve ayrımcılığın olmadığı bir yaşama film sarıyor.


Filmmor Kadın Kooperatifi kadınların sinema ve medyaya katılımını, bu alanda kendilerini ifade edebilme, iletişim ve üretim alanı yaratabilmelerini arttırmak ve kadınların temsil ve deneyimlerini yaygınlaştırmak için 12- 21 Mart 2010' da İstanbul' da Fransız Kültür Merkezi, Goethe Enstitüsü, İstanbul Modern salonlarında, ardından 10-11 Nisan'da Kars, 17-18 Nisan'da Sinop' ta olacak. Ayrıca bu yıl, Creteil Kadın Filmleri Festivali (Festival De Films De Femmes) ortaklığıyla 31 Mart - 6 Nisan tarihleri arasında Türkiye'den kadınların filmleriyle Fransa'da da beyaz perdelerde boy gösterecek.




Festivalde Neler Var, diye merak edenler için işte yanıtı:

Marleen Gorris Toplu Gösterimi, Carole Roussopoulos Anısına, Ermenistan KIN (Kadın) Filmleri Festivali Seçkisi, Jin Jiyan Azadi!, Cins Cinsiyet Cinsiyetler, 30 Yıl Sonra 12 Eylül, Sinemada Kadınlar: Melek ya da Şeytan, Masum ya da Fettan ya da Hiç Kimse! bölümlerinde gösterilecek filmlerin yanı sıra Anneke Smelik'in katılacağı bir panel,yönetmenlerle söyleşiler... İstanbul' da her akşam film gösterimleri ve özel etkinliklerle Akşam Festivali, festival kapanışında 2. Altın Bamya Ödülleri... 20 ülkeden, yüzlerce kadından bir türlü tanımlanamayan namus, töre gibi kavramlara bir itiraz niteliğinde filmler!

Flimmor yapımları, farklı kadın hallerini, deneyimlerini destekleyerek 1 Ağustos-1 Ekim 2010 tarihleri arasında çeşitli mecra ve etkinliklerle atölye katılımcıları tarafından Sinema, Fotoğraf ve Tasarım atölyelerinde kendi İstanbullarını anlatacak. Kadınların düşlediği İstanbul’un ortaya çıkarılması dileği ile kadınlar tasarım atölyelerinde cinsiyet eşitliğine duyarlı şehir işaretlerini hazırlayacak.


Cinsiyet cezalıları ya da beden timsallerinin adı olan kadın olgusunu yıkmak, yerine düşünen, duyguları olan kadın portresini yaratmak için Filmmor film atölyesi kadınların bilgi, deneyimlerini buluşturan Film okuma, Hazırlık, Senaryo Sözlü Tarih, Çekim ve Kurgu, Film Eleştirisi gibi atölyelerden oluşan Atölyemor ile sinemacı, akademisyen kadınların danışmanlığında sürdürülüyor ve her yıl yaklaşık 15 kadına sinema bilgi ve pratiği edinme olanağı sağlıyor...Gözyaşının eksik olmadığı bedenlerin sahibi olmak istemeyen kadınların gözünden hayata bakmak isteyenlere Filmmor Uluslararası Kadın Film Festivali şiddetle tavsiye edilir.

22 Şubat 2010 Pazartesi

Kitschcraft/Love and Respect




“Kitsch” her ne kadar değersiz sanat olarak anılsa da Kitschcraft grubu için kimin ne düşüneceğini umursamadan müzik yapmak; para kazanmak ya da orijinal olmak gibi kavramlardan çok daha önemli. İnsanın kendisini ucuz bir sanat eseri gibi hissetmekten öteye, yüzeyselliğe kendi müzikleriyle karşılık veren Kitschcraft grubu bir ananasa güneş gözlüğü takıp, tepesine spotu çakıyor ve akıllara Kitschcraft' ın da sorguladığı Sanat nedir, nasıl yapılır?, sorusunu getiriyor.


Gökhan Kantar ve Özüm Özülgen nam- ı diyar Joel Knox ,"With love and respect" sloganıyla kimin ne düşündüğünü umursamadan, “Pop senin duymak istediğin şeydir!” diye haykırıyor şarkılarında. Popüler kültürden tutun da bireyin insanlaştırmaya çabaladığı günümüz değerlerini kendi potalarında eriterek müziğe ve hayata geniş bir perspektiften bakmaya başlamış,“ poptronic ” altyapılı elektronik müziğin merkezindeki isim haline gelmeye aday Kitschcraft' ın eti kemiği diyebiliriz bu iki isim için .

Pop senin duymak istediğin şeydir!

Kitsch Konsepti...

Sözlük anlamıyla “ Kitsch” her ne kadar değersiz sanat olarak ele alınsa da Gökhan ve Özüm( Joel Knox) için Kitsch konsepti kimin ne düşüneceğini umursamadan müzik yapmak için bir araç haline geldi. Bu araç Kitschcraft için üretim kaygılarından uzak, aynı zamanda özgürlük anlamına da geliyordu. Sanatı ve sanatçıyı hangi çevrenin ciddiye aldığını sorgulayan Kitsch konsepti şarkılarında Pop senin duymak istediğin şeydir!, diye bağırıyordu adeta . Üreten insanın sahip olmak istediği orijinal olmak, para kazanmak gibi amaçlar Kitsch konsepti için değersiz şeylerdi ve onların tek kaygısı canının istediğini yapmaktı...

“ Okumak istiyorsan oku, yazmak istiyorsan yaz...boyamak istiyorsan karala, ne dinlemek istiyorsan onu dinle! Sonuçta, pop senin duymak istediğin şeydir!

...Bir ananasa güneş gözlüğü takıp, tepesine spotu çaksan ve fotoğrafını çeksen bu sanat olur mu? Peki bu kimin umurunda? Olmazsa olmasın, eğer fotoğrafı çeken mutluysa? ...”





“The girls in the summer dresses” üretim süreci


Özgürlük...İçimizdeki ilhamı tetiklemek için her zaman hazır!!!

Şarkı üretim süreci konseptüel olan Kitschcraft için 2002 YILI özgürlüğün vermiş olduğu his ile “ The girls in the summer dresses ” üretim sürecini tetikleyen en büyük etken oldu. Kitschcraft' ın en sevilen şarkılarından “Still at large” ise Marliyn Monroe' unun gizli yaşamına göndermeler* taşıyordu.

* what’s this about you going russia/ to study a well-known drama/what’s all about with the c.p./here comes bob to wash you gently.


“...Şarkı üretim sürecimiz her zaman konseptüel oldu. Bir konu hakkında saatlerce sohbet ettikten sonra genelde bir gecede çıkardı şarkı…

...Başka bir şarkımızdan önce ise Yusuf Atılgan’ ın Anayurt Oteli romanından konuştuğumuzu hatırlıyorum…

O sıralar ve takip eden dönemde Türkiye' de bizim müziğimizle ilgilenebilecek bir plak şirketi ya da prodüktör olmadığı için bu konuda biraz karamsardık. Bulabildiğimiz en iyi bakış açısına sahip plak şirketi ise; etnik elektronik bir takım sentezler peşinde kendini kabul ettirmeye çalışıyordu. Her ne kadar içimize sinmese de onlarla dirsek teması halindeydik...”


Hakan Özer

Kendi konseptini yaratan bir grup/müzisyen parmakla sayılacak kadar az iken; Kitschcraft'ın 80' lere yaptığı göndermeler Hakan Özer' in dikkatini çekti ve...

“...2003 sonunda Hakan Özer’ le tanıştık. Bizi dinleyip tanışmak istemiş. Koşa koşa gittik. (Hakan Özer lise yıllarından beri hayranlık duyduğum, örnek aldığım Jingle House’ un mimarlarından genius bir müzisyen/prodüktördür) Hakan TR’ de çalışmak isteyebileceğimiz belki de tek prodüktördü. Uzun uzun sohbet ettik. Çok onur vericiydi...”

“ ...Web sitemizi yayına aldıktan kısa bir süre sonra uluslararası bir teklif aldık. Amerika ve Kanada’ da iki küçük label’ ı olan bir yapımcı bizimle ilgilendi. Daha önceki referanslarından daha büyük bir işe kalkışmak niyetindeydi ve grup olarak bizi seçmişti. Biz prodüktör olarak Hakan’ la çalışmak istedik ve Hakan Özer bunu kabul etti...”


Araya giren hayat, Kitschcraft için son değil, bir başlangıç oldu:

"Fakat iş ciddiye binince, deadlinelar vs. üstümüze gelinmeye başlandı. Ardından Hakan worldwide bir proje için henüz yeterince hazır olmadığımız konusunda çok da zorlanmadan bizi ikna etti. Biz de Miami Music Conference’ ta yapılacak lansmanımıza iki ay kala yapımcımıza teşekkür ettik. Bu kararı alırken herşeyin daha iyi olacağını düşünmüştük."

Events& Parties

Kitschcraft, 360, İndigo, Suada, Ghetto ve The Hall gibi İstanbul' un kaliteli eğlence mekanlarında sahne alırken, bir yandan da İstanbul Bianel' in kapanış partisi ve IAF. 3 İnternational Animasyon Festival Party gibi pek çok gece de yer alarak kendisine kemik bir hayran kitlesi yaratmayı başardı.

Mute Record ile anlaşma yapabilecekleri hayali ile 30' un üzerinde şarkı üreten Kitschcraft, 2007 yazında 7 şarkılık “Waking up the leopar ” ı yayınladı ve durmak nedir bilmeyen bir konseptin yaratıcısı grup üyeleri Tennessee Wiliams' a ithafen “In the bar of the Tokyo” ile 2007 yılında yayınlanan Electro Trip Vol.1 adlı albüm çalışması için kolları sıvamışken ardından ansızın gelen bir ayrılık ile Kitshcraft dinlenme sürecine girdi...

2008 yazına kadar süren bu ayrılık yorgun ve kızgın ruh hali ile kaydedilen “Past” ve “Rabbits and Tears” şarkıları ile Kitschcraft' ı klasikleşmiş eğlenceli soundu için geçiş oldu ve 2008' in Aralık ayında “İn Your Face” Kitschcraft hayranlarının kulaklarının pasını silmek için dinleyicisyle buluştu.



Tour Of Univers

2009 yılı Kitschcraft için Ghetto, 360 ve The Hall konserleriyle dopdolu devam ederken Depeche Mode grubundan gelen güzel haber Kitsch konseptinin üstündeki tozun silkelenmesi için yetti de arttı bile!!!

Tour of Univers turnesiyle Türkiye' ye gelecek olan Depeche Mode, grup üyeleri, ajansı ve tur menejerleri dinledikleri bir çok grup arasından Kitschcraft'ı seçmişler ve onlardan son anda iptal edilen 14 Mayıs akşamı Santral İstanbul' da gerçeklecek Depeche Mode ile aynı sahneyi paylaşmayı teklif etmişlerdi. Dünyanın en ünlü dergilerinden birinde editörlük yapan Uğur Alkapınar kendi kişisel sitesinde ise "Tour of Univers" turnesinin iptali için Depeche Mode konseri iptal edildiğinde en çok ben üzüldüm, diyor ve ekliyor.

*"Dave Gahan hastası olduğum için değil, ön grup olarak sahneye çıkacak Kitschcraft’i o büyük sahnede göremeyeceğim için üzüldüm. Henüz albümleri olmasa da (muhtemelen Türkiye’de değil, yurt dışında çıkacak zaten ilk albümleri) belli bir çevrede oldukça popüler olan Kitschcraft özel partilerde ve özel mekânlarda konserler veriyor. Joel Knox ve Gökhan Kantar’dan oluşan bu elektronik pop grubunun müzikleri hem derinlik hem de eğlenceyi bir arada sunuyor. Bir an önce http://www.myspace.com/kitschcraft adresinde onları keşfedin. Pişman olmayacaksınız!"

Bu onura layık görülen Kitschcarft, 2009 sonuna kadar 6 şarkı daha yayınlamayı planlıyor.

Onları dinlerken çıkardığım kılıfımı, şarkı bitişinde kendi kıymetimi bilmek için tekrar tekrar giyiyorum. Kitschcraft, “...Beware, beware of the Vulgar...” diyor “Pagan Truth” adlı şarkısında ve bana kanatlarımla huzur ve mutluluk dağıtan bir ilahe olduğumu anımsatıyor. Beni kıymetli kılıyor...Sizi de kıymetli kılması için;

“ Love and Respect"

*“http://alkapar.com/

2 Şubat 2010 Salı

İNCİ ARAL / ÖLÜ ERKEK KUŞLAR



Mor' u ile Orhan Kemal Roman ödülünden önce, “Ölü Erkek Kuşlar “adlı ilk romanı ile Yunus Nadi Roman ödülüne layık görüldü İnci Aral. Sıradanlığın ötesine geçmeyi başarmış bir yazar olan İnci Aral, kadın ve özgürlüğü , kadın kimliği ve kadının toplumsal yerini her romanında ayrı birer motif gibi inceler, sorgular. Yazmak ile yazar olmanın birbirine karıştığı günümüz edebiyat dünyasında İnci Aral, kadını romanlarına birer konu gibi giydirmek yerine romanını kadın olgusu için var eder adeta. Sanattaki yerinin objeden öteye geçememiş kadın olgusu bir kimyaya dönüşür İnci Aral' ın romanlarında.

Kendi benliğinin ve sınırların ölçülebilirliğinin sorgulandığı Ölü Erkek Kuşlar ise, 1 kadın ve 2 erkeğin kadın ve erkek olma yolunda sınırlar, öngörmeler, toplumsal koşullar ile nasıl biçimlendiği irdeleniyor İnci Aral' ın kaleminden. Mürekkebinde tolumsal yargıların, katılığın, şiddetin belli bir tarihsel dönemin baskısı ile iletişimsizliğin uzlaşmazlık ve çözümsüzlüğe dönüşünü yoğuran Aral, birine tutkulu, ötekineyse köklü bir sevgi ve evlilik bağı ile bağlı bir kadını kendi odağına alarak; aşkı, bağımsızığı, mutluluğu, evliliği ve kadın olmayı kadınca resmediyor okuyucusuna. Bir erkeğin varlığı ile yokluğu arasında gidip gelen bir kadının lirik bir dil ile yoğurulmuş kimyasına tanık olduğumuz Ölü Erkek Kuşlar' da İnci Aral, satırlarını okuyan her erkeği ise ürkütüyor tanık oldukları cesur, kimi zaman nevrotik kadın kimyasından.

“Yalvarma, ağlama ve yemin etme!Kapılarını kapat; öyle sıkı kapat ki bir daha kimse, hiçbir zaman senin o zedelenmiş yalnızlığına adım atamasın. Onu Onar ve koru, çünkü o senin ve aynı zamanda benim”


Ve aşk olgusu , boğazda düğümlenmiş sözlerin aksine öyle yalın, öyle sade çıkıyor ki karşınıza; Ölü Erkek Kuşlar' ı okuyan, tanık olanın içinden kuşlar göçer, engel olamayız, dedirtiyor.

“Sevmek, lokmanızı çiğnemeyi unutarak masa başında kalakalmaktır. Sevmek, sonradan usulca okşamaktır bir elin değdiği yerini saçlarınınızın...”