25 Mart 2011 Cuma

“Yoğurtistan:Web’de 3 Boyutlu Bir Yaşam“


21. yüzyılın devrimi teknoloji  hayatımızın her anına bu kadar hakim iken, teknoloji ile birleşen her dinamik de kendi içinde bir evrime giriyor diyebiliriz. Teknoloji sayesinde oyuncak gibi banyolardan, teknoloji ile beslenen heykellere kadar her alanda yenilik yaratmak mümkün. Cemil Türün ise bahsi geçen teknolojiyi yaratıcı bir ruhla yorumlamayı başarmış ender isimlerden biri.

Bilginin hayati önem taşıdığı günümüz çağında bir örnek olarak, içinde bulunduğu sektöre konuk oyuncu olmak yerine, ”katılımcı” olmayı tercih eden Yoğurt Bilgi Teknolojileri’nin kurucusu ve genel müdürü Cemil Türün, “Yoğurtistan: Web’de 3 Boyutlu Bir Yaşam“ konu başlıklı sunumu ile İzmir Ekonomi Üniversitesi’nde Güzel Sanatlar Fakültesi İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı ve Görsel İletişim Tasarımı öğrencileri ile buluştu.“Yoğurtistan: Web’de 3 Boyutlu Bir Yaşam“ konu başlıklı sunumundan önce Türün ile 1967 yılında üretilen ilk araba olma özelliğine sahip Anadol’un Türkiye’deki üretimi ve ilk defa yerli motor üretilmesine Anadol deneyiminin katkısı gibi pek çok konu üstüne keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.

Öncelikle kendisine yönelttiğimiz Siz kendinizi ülkenizde "Anadol deneyimi" diye bilinen yerli otomobil üretme macerasının bir benzerini yaşıyor gibi görüyorsunuz. Peki bu bağdaştırmayı oyunun mutfağında olan biri olarak anlatabilir misiniz?” sorusuna “Bir ülkenin kalkınmasında bazı sanayi dalları önemli birer kilit durumunda oluyor. Otomotiv bu kilitlerden belki de en önemlisi. Otomobil endüstrisi kendisinin yanında demir çelik endüstrisini de geliştiriyor ve bir sürü başka yan dalı buna tasarım da dahil olmak üzere ileri seviyeye götürüyor” yanıtını veren Türün ekliyor;

 “Anadol gerçekten yerli bir otomobil yapalım diye çıkılan bir sürece sahip ve bu sürecin sonunda Koç ailesi ne yazık ki yerli araba üretiminden vazgeçiyor. Yerli otomobil yapmaya devam etmek yerine Ford Taunus ithal ediliyor. Bu arada mesela Anadol'un bir yan ürünü olarak tekne yapımında kullanılan fiber maddesinin işlenmesi know-how'ı Türkiye’de kalıyor ve Anadol'da çalışıp da bu üretimi öğrenmiş kişiler şu anda fiber hücumbot ve hızlı tekne üretiyorlar.

Bunun yanında birçok yan sanayi de üretilmeden kaybedilmiş durumda. Bunlardan birisi de motor, otomobilin bir parçası belki. Lafın kısası; Türkiye maalesef motor üretimi yapamayan bir ülke. Bu ciddi bir eksiklik. Biz yerli bir bilgisayar oyunu yapmaya kalktığımızda da durum Anadol deneyimini andırıyordu. Bilgisayar oyunları 90’lı yıllardan sonra gerek ciro gerek yapımında ihtiyaç duyulan bilgi birikimi (know-how) açısından otomobil kadar önemli bir sanayi dalı haline geldi. Biz bunun bilincindeydik ve 2005 yılında Pusu adlı ilk oyunumuzu üretirken oyunun motorunu bu bilinç ile kendimiz yaptık. Bugün oyun sanayiinde bir iddia ortaya koyabiliyorsak, bu Pusu'da yerli motor kullanmamızdandır.”

Türkiye’deki kısır ve yetersiz oyun sektörüne orijinal örnekler gösterebilmek amacıyla Pusu oyununu ile sektöre giriş yapan Türün’e gerçekleştirmek istediği bir düşten yola çıkarak Orhan Pamuk’un “Benim Adım Kırmızı” romanını soruyoruz. 

“Kırmızının dile getirilip görselleştirilmesi fikrini görselliği ile de farklılaşabileceğine inandığım bir roman “Benim Adım Kırmızı”. Bir romanın oyun haline getirilmesi fikri, filmleştirilmesi fikrine ağır basar çünkü roman farklı bir dünya sunar okuyucusuna ve bu dünya her okuyucu için değişir. Bilgisayar oyununda da oyuncunun aynı olay dizisini bir ölünün gözünden oynayabilecekleri fikri beni bu kitabı oyunlaştırma isteğine yöneltti diyebilirim” diyen Türün,  yatırımlarını genç beyinlere yapmanın sonuç açısından daha iyi ürünler vereceğine inandığını dile getiriyor.

“ Second Life” adlı oyun ile interaktif bir ağ olan Facebook arasında bir konuma sahip olan Yoğurtistan adlı sanal dünya projesinin kurucusu Türün, bugünlerde tamamen bu projenin heyecanı içinde diyebiliriz. Genel hatları ile projeden bahseden Türün, 3. boyutun bu proje için büyük önem taşıdığını dile getiriyor. Dijital içeriğin önemine değinenTürün, bu uygulamada yazılı dökümanlar, filmler, diziler, 3 boyutlu sanal mekanların olacağının yanı sıra bir şeyin daha altını çiziyor ve ekliyor;

“Para, dijital bir içeriktir, çünkü yapılan işlemin hiçbir nesnel karşılığı yok. Oysa ki para gündelik hayatta böyle algılanmıyor. Mesela telefonda yapılan bir görüşme de bahsettiğim dijital içerik olan parayı işin içine sokuyor: Kontör denilen şey de bir dijital paraydı, dijital içerikti.
Çok radikal bir olay var karşımızda, çünkü örneğin oyun, film, müzik söz konusu olunca ortada üretilen bir eser var. Şarkı, hiçbir fiziki forma girmeden, nesneleşmeden dinleyicisine ulaşıyor. Hiç nesne yüzü görmüyor, kasede ya da CD'ye kaydedilmeden kulağınıza ulaşıyor. Karşılığı da "sanal para" olarak yani mesela Facebook Credits denilen para ile ödenecek. Sanatçı, bu sayede kaset, CD gibi bir ortam kullanmadan eserini sizlerle paylaşabilecek ve karşılığını alabilecek. İlginçtir, Türkiye’de sanal paranın 12 yıldır çalışan bir kanunu var. Markalar, 3 boyutlu dükkan ile sanal ortamda ürünlerini satmak istiyor. Sinemalar biletlerini 3 boyutlu ortamdan satmaya hazırlar.”

“Büyük markalar  geliştirdiğimiz 3 boyutlu uygulama için bunu ilk elden reklam veya promosyon olarak algılarken, küçük yatırımcılar bu uygulamaya yatırım gözü ile bakıyor” diyen Türün; yerli üretim oyun motoru kullanma fikrinin uzun vadede getirileri olduğuna inandığını sözlerine ekliyor.

Tasarımın yaratıcılık ile bütünleştiği, günümüz insanını kuşatan teknolojiyi farklı disiplinler ile buluşturan Türün, Türkiye’de 12 yıldır sanal paranın çalışan bir kanunu var, diyerek tasarlanan ürünün kendini ortaya koyabilmesi için seri üretimin fikri haklarından sonuna kadar yararlanmanın önemine işaret ediyor. Tüketim insanının teknoloji ile kurduğu duygusal bağdan yola çıkarak kurumsal kimliklere kendilerini 3 boyutlu bir ortamda gösterebilme şansı sunan Türün, teknolojiyi yaratıcı fikirleri ile yorumluyor, iğne ile kuyu kazar gibi lansmanını yapmaya hazırlandığı  yeni projesi ile Web’de 3 Boyutlu Bir Yaşam’ın kapılarını bizlere açmaya hazırlanıyor.

                                                                                  
Photos by Aylin Karaman